''Öncelikle belirtmek istiyorum ki bu yazım herhangi bir hakaret, küfür, nefret, kin içeren bir yazı olmayacak.''
Eskiden hayattaki en büyük zevkim şarkı sözü yazmak, müzik dinlemek ve spor yapmaktı. Aile, akraba bir araya gelerek sohbet etmekti, beraber yemek yemek hatta dışarı çıkıp gezmekti. Bir arkadaşımla birlikte birer bardak çay içerek o gün neler yaptığımızı, en azından birbirimizin dertleri hakkında konuşurduk. Rakı içerdik, dertlerimize isyan ederdik en basiti. Peki şimdi ne değişti?
Siyaset. Evet, siyaset. Artık heryerde, kanımıza, yemeğimize, soframıza, içki masamıza, günlük hayatımıza kadar işleyen; Nefret, kin ve aşağılama içerikli yapılan konuşmalar, mitingler, söyleşiler ve röportajlar. Evimize aldığımız gazeteler, izlediğimiz televizyon kanalları, internette en sık girdiğimiz haber siteleri, ve bütün sosyal medya mecraları siyaset doldu taştı. Peki neden? Neden bu kadar içimize işleyip, arkadaşlık ve hatta aile ilişkilerini bile bozabilen bir şey bu kadar günlük hayatımızda ve nasıl bu duruma getirildi? Sebebi... İşte sebebi bu günlerde söylemek gerçekten cesaret istiyor. Kimisine göre anarşistlik, komünistlik, hatta ve hatta teröristlik olarak görülüyor.
SEBEBİ ADALET VE KALKINMA PARTİSİ.
Bunu asla ama asla cesaretli bir insan olduğum için söylemiyorum, bunu yaşıtlarım gibi, bütün öğrenciler, genç yaşta iş hayatına atılanlar ve en önemlisi ise Türk Genci olduğum için söylemek zorunda bırakılıyorum. Çünkü artık gençliği bu duruma düşürdüler. Bizi, en büyük kanunsuz işinin kütüphaneden kitap alıp geç teslim etmek, arkadaşlarıyla alkol içmek, maç izlerken hakeme küfür etmek olan bizi, bütün Türk gençliğini bu duruma getirdiler. Nasıl mı? Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Ve Adalet Kalkınma Partisi Recep Tayyip Erdoğan'ın bizi ötekeleştirmesi, aşağılaması, terörist ilan etmesi ve özgürlüklerimize vurduğu postmodern darbe yüzünden olabilir mi?
Tekrar ediyorum, bu yazıda herhangi bir ötekeleştirme, aşağılama, hakaret söz konusu değildir. Ama benim gibi efendi ve gereğinden fazla saf bir insanı bile her gün bir bardak çay içerken bile siyaset konuşturan, dini inançlarımı sorgulamama sebep olan kişi ve topluluklar bu yazıyı yazmaya itti beni. Uzun bir yazı değil evet fakat, neden kırgın ve kızgın olduğumu, Türk gençleri olarak neden kırgın ve kızgın olduğumuzu madde madde açıklık getirmek istiyorum sadece. Katılmayan elbet vardır; Burası Türkiye. Zaten burada da karşıt bir görüş olmayacaksa, hepten bitmişiz demektir.
Son olarak gelelim gündelik hayatımıza bu kadar işleyen, arkadaş ve aile ilişkilerimizin bile bu denli etkilenmesine sebep olan, gençliğin umudunu ve hatta abartılı bir şekilde dile getirirsek dini inancını bile kaybetmeye sebep olan, fakat en önemlisi kırgın ve kızgın olmamızın sebeplerine....
-Ötekeliştirilmemiz
-Gezici, Darbeci, Terörist olarak adlandırılmamız.
-Alkolik, Ayyaş, Çapulcu ve Marjinal olarak adlandırılmamız.
-İnternet özgürlüğümüzün kısıtlanması
-Sosyal Medya'nın kirli siyasete ve kin, nefret dolu söylemlere alet edilmesi, propaganda aracı olarak kullanılması.
-Gökkuşağı renkleriyle boyanan merdivenlerin, bu kadar basit bir olayın bile bir kesim insanları ve bizi yönetenleri rahatsız etmesi
-Sanata saygı gösterilmemesi ve hatta yeri geldiğinde aşağılanması.
-Herhangi bir partinin ortak düşüncesine sahip olmasak bile son dönemlerde çok popüler olan söylem, CEHAPE ZİHNİYETİ ve CEHAPELİ olarak yaftalanmamız.
- 14 yaşında ölen çocuğun bile terörist ilan edilmesi
-Ülkeyi bölmek isteyen kişi ve kurumların, ellerini kollarını sallayarak insanları rahat şekilde tehdit ederek, miting ve konuşma yaparak ülke huzurunu bozması ve tehdit etmesi.
-TC ibaresini kaldırmak için insanları döverek öldürebilecek kadar nefret dolu insan ve toplulukların zora düştüğünde Türkiye Cumhuriyeti ibaresini ve Türk Bayrağı'nı propaganda aracı olarak kullanabilmesi.
-Ses kayıtlarının montaj, dublaj olduğunu kesin bir dille ifade eden, ancak hemen ardından kurduğu cümlede ''dinleme yapan şahıslar bunun hesabını verecek'' açıklamasını yaparak çelişkinin dünya üzerinde görülmemiş şekilde en büyüğünü ve en hızlısını yapan bir Başbakan.
-Twitter'ın yasaklanması
-Twitter yasaklandığı halde hala bu sosyal medya aracının üzerinde propagandaya devam edilmesi
-Dünyada bir ilki gerçekleştiren bir ülke olarak Google DNS'lerinin bile engellenmesi.
-Düşünce özgürlüğünün katiyen kaldırılması, ve dayanılamaması.
-Zorla dayatılmak istenen düşüncelere katılmadığımızda yaftalanan kırıcı, aşağılayıcı ve ötekeleştiren kelimeler, isimler.
-Önceden Türk olan bütün kuruluş ve şirketlerin artık Arap, İngiliz, Rus, Amerikan, İtalyan olması.
-İnsanların bilinçli bir şekilde cahil bırakılması. ( 3. ve 4. sınıf ders kitaplarına bakarsanız ne demek istediğimi anlayacaksınız)
-Karşıt görüşe sahip insanlara kesinlikle ve asla tolerans gösterilememesi
-Geleceğimizin bir oy karşılığında satıldığını gözleriyle gördüğü halde sesini çıkarmayan, hayatı sadece gece hayatından ibaret gören veyahut ''çalıyor ama çalışıyor'' diyen insanlarımız.
-GEZİ PARKI
-Savaş naraları atarak ülkeyi savaşa sürüklemek isteyen şahıs ve kuruluşlar.
-İnsani yardım adı altında iç karışıklık ve savaşa sebep olacak silah v e techizat yardımı yapmak.
-Atamalar, sürgünler, susturulanlar..
-Her gün televizyon kanallarında gözümüzün içine bakarak yalan, nefret, kin kusan ve bununla gurur duyabilecek kadar farklı düşünce yapısına sahip yazar, düşünür ve gazeteciler.
-Dinin bir sömürge, propaganda aracı, gösteriş ve tek mutlak yol olduğunu düşünen, uygulayan, dayatmaya çalışan insanlar.
-Sınavlarda, iş görüşmelerinde ve hayatın neredeyse her dalında yapılan adam kayırma, fişleme ve fazlası.
-Alevi, Müslüman, Ateist olarak ayrım yapılması.
-Yalan olduğunu her vatandaşın bilmesine rağmen hala dayatılmaya çalışılan yanlış doğrular, yalanlar.
-Hiçbirşey yapmadığı, tek suçu sadece orada bulunmak olan insanların, çocukların, yaşlıların dövülmesi ve hatta dövülerek öldürülmesi..
-Saygı yoksunluğu
-Toleransın olmaması
-MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN HER ELLERİNE GEÇEN ANDA KÖTÜ GÖSTERİLMESİ VE DAHA DA FAZLASI
-Değerlerimizin kaybolması.
-Yalanlar,
-Paralar,
-Yolsuzluklar
VE BÖYLE DEVAM EDEN HER SEBEP..
Herkesin katılmadığı, hatta saçma olarak nitelendirebileceği sebepler de vardır tabi ki, fakat eminim ki herkes, özellikle benim yaşıtlarım, Türk Gençleri çoğu sebebe katılacaktır.. Peki bu birşey değiştirecek mi? Hayır. Ama kim bilir, belki de bir insanın bile bizi anlamasını sağlayabilirim, bu da birşeydir. Amacım ne bir görüşü savunmak, ne de başkasına hakaret etmek. Tek istediğim sadece ama sadece bizi de birilerinin anlamasını sağlamak. Bıktık, usandık, tükendik, yorulduk, bittik..
KIZGINIZ, NEDEN Mİ? BELKİ BU YAZIYI 1.000.000.000 KERE DAHA OKURSANIZ, BİZE DE HAK VEREBİLİRSİNİZ..
I Am Queens Boulevard
23 Mart 2014 Pazar
21 Ekim 2012 Pazar
Almanya'da Erasmus Öğrencisi Olmak
Selam millet!
Uzun uzun ama çok uzun zaman sonra tekrar yazmaya karar verdim sonunda. Daha doğrusu hep yazmak istiyordum da şifremi unutmuştum amına koyim. Böyle de unutkan olabiliyorum işte.
Herneyse çok kısa bir giriş yaparak çok ayrıntıya girmeyeceğim, 1 ayı aşkın süre önce Erasmus ile Almanya'ya, Mülheim an der Ruhr şehrine Businnes okumak için geldim. Ve eğer aranızda erasmus yapacak arkadaşlar varsa, size belki yapmanız gereken şeyleri söyleyemeyebilirim çünkü genelde yurt odasından çıkacak pek zamanım olmadı, problem üstüne problem. Ama size neler yapmamanızı iyi ve açık bir dille anlatabilirim.
Bu yazıda çok fazla ayrıntıya giremeyeceğim çünkü zamanım yok, ve baştan savma yazıp geçiştirmek istemiyorum. Çünkü ilk geldiğimde gerçekten birkaç sıkıntı çektim, hala birkaç tanesi de devam ediyor. İnsanların yaptığı gibi yarım yamalak bilgilendirmek istemiyorum hiçbirinizi. Çünkü sonuçta bu hayatınıza gerçekten etki edecek, asla unutmayacağınız birşey. Ve emin olun, her anını hatırlamak isteyeceğiniz bir hatıra olacak, sıkıntıları bile!
Dediğim gibi, bu yazı, giriş ve tekrar hoşgeldin yazısı olsun benim için, söz veriyorum devamı da gelecek.
Özledim burayı,
yakında görüşürüz.
Mach Was Here...
Uzun uzun ama çok uzun zaman sonra tekrar yazmaya karar verdim sonunda. Daha doğrusu hep yazmak istiyordum da şifremi unutmuştum amına koyim. Böyle de unutkan olabiliyorum işte.
Herneyse çok kısa bir giriş yaparak çok ayrıntıya girmeyeceğim, 1 ayı aşkın süre önce Erasmus ile Almanya'ya, Mülheim an der Ruhr şehrine Businnes okumak için geldim. Ve eğer aranızda erasmus yapacak arkadaşlar varsa, size belki yapmanız gereken şeyleri söyleyemeyebilirim çünkü genelde yurt odasından çıkacak pek zamanım olmadı, problem üstüne problem. Ama size neler yapmamanızı iyi ve açık bir dille anlatabilirim.
Bu yazıda çok fazla ayrıntıya giremeyeceğim çünkü zamanım yok, ve baştan savma yazıp geçiştirmek istemiyorum. Çünkü ilk geldiğimde gerçekten birkaç sıkıntı çektim, hala birkaç tanesi de devam ediyor. İnsanların yaptığı gibi yarım yamalak bilgilendirmek istemiyorum hiçbirinizi. Çünkü sonuçta bu hayatınıza gerçekten etki edecek, asla unutmayacağınız birşey. Ve emin olun, her anını hatırlamak isteyeceğiniz bir hatıra olacak, sıkıntıları bile!
Dediğim gibi, bu yazı, giriş ve tekrar hoşgeldin yazısı olsun benim için, söz veriyorum devamı da gelecek.
Özledim burayı,
yakında görüşürüz.
Mach Was Here...
2 Şubat 2012 Perşembe
Aşk
Evet lan aşk. Valla ben yazdım. İnanmadınız mı ? Hee o kadar odun sandınız değil mi beni amk. Yok lan valla ben yazdım. Aşk, Love, Liebe, L'amour, amor, amore.. Siz ne söylerseniz, hangi dilde söylerseniz söyleyin aşk her insan için başkadır..
Kimisi için aşk varolmayandır, kimisi için varolan ama gelmeyecek olan.. Kimisi için tuttuğu takımdır, Beşiktaş'tır, siyah-beyazdır, kimisi için sarı kırmızı, kimisi için sarı lacivert.. Birisi için hayallerine olan bağlılığıdır aşk, bir başkası için ise düşünmekten bile utandığı anıları.. küçük bir kız çocuğunun babasına olan sevgisi iken, küçük bir erkek çocuğunun karşı apartmanda oturan, yirmili yaşlardaki genç kıza annesinden gizli her gün aynı saatte camdan bakmasıdır aşk.. ilkokulda sevdiği kıza kendi çapında silginin küçük kağıdına şiirler yazıp arkadaşları alay etmesin diye yırtmak, bazı liseliler için sokak arasında gizlice öpüşmek, üniversiteliler için evlenecek insanı bulmayı istemek, hayatı boyunca çalışanlar için kafasını yastığa her gece rahatça koymaktır aşk.. Yaratana olan sevgidir. anneye, babaya kardeşe duyulan sonsuz bağlılık ve güvendir..
Sen ne zaman aşkı bu kadar düşünür oldun yapraam diyenler de vardır eminim. Her insan o küçük beyni içinde her boş saniyesinde aşkı düşünüyordur, eminim. ''Aşk'' kelimesini bir kalıba sokmak çok yanlış aslında. Bu kelime yukarıda söylediğim gibi sadece insana hitap etmeyebilir, bir eşyaya, bir şarkıya, küçük bir toprak parçasına bile aşık olabilir insan. Şehire de aşık olabiliriz, yavru bir köpeğe de.
Hep birilerine, birşeylere anlam yüklemek isteriz. Kendimizi birşeye adamak ve aklımızda, kalbimizde onu önemli biryere koyma ihtiyacı hissederiz. Sadık olmak, bağlı olmak ihtiyacı duyarız. Çoğu zaman karşılık bile beklemeyiz. Belki de aşk bu yüzden duyguların en safı, en temizidir.. Düşünsene, birisi çıkacak sana çok büyük bir anlam yükleyecek, seni karşılıksız sevecek, hep seni düşünecek, adam sesini çıkarmayacak ya? Aa yok ebesinin amı yani olur mu öyle şey. Acun Ilıcalı misali ''Yok Artık'' diyesi geliyor insanın içinden. Ama doğru işte, doğru be güzelim.
Bunu okuyan her insan hayatının bir dönüm noktasında bir insanı hiç bir karşılık beklemeden sevmiştir eminim. En egoist insan olsa bile, kendinden ödün vererek sevmiştir. En duygusuz insan bile zamanında canı yandığı için duygusuz hale gelmiştir, o da sevmiştir yoksa. Ben de sevdim zamanında. Hatalarımı, acılarımı, duygularımı sevdim. Karşılık beklemeksizin insanları sevmek ne kadar canını yakarsa yaksın insanın, asla vazgeçemez hep aynı şeyi yapar. Sever. Aşık olur. Aşk ister. Aşk düşünür. Çünkü ne kadar hata yaparsa yapsın, ne kadar ümidi keserse kessin insanın her zaman beklediğidir aşk. Ve bazen belki de kavuştuğu o büyük şansıdır, meleğidir, kıymetlisidir..
Aşk diye bişey yok yeaaa diyen ergen kezban da, yaaa ne aşkı amk koyar geçerim polemiğe girmem ;)) diyen göz kırpınca laf soktuğunu sanan mal erkekte çok iyi bilirler ki aşk vardır, aşk olmalıdır. Bu söyledikleri sadece kendilerini bile değil, başkalarını kendilerinin aşkı umursamadığına inandırmak içindir. He tabi gel gör ki bu tip gevşekler de her zaman yanlış insanlara tutulup her insanı aynı kefeye koyarlar. Onlar da farkında tabii ki yaptıkları hatanın. Yaptıkları sadece inkar etmek.. Ve yaptıkları ''aşk'' kavramını sadece bir beden içerisine sıkıştırmak.. Aslında daha da büyük, daha da yüce bir duygudur bu.. Ne burda sabaha kadar yazsam da anlatabileceklerimden ibaret, ne de 320 GB lık bir harddiske sığacak kadar küçük.. Büyük bir şey işte, istediğin kadar anlatmaya çalış, boş kalır.. O zaman bunu neden yazdın gece gece deli mi sikti seni? diyenleri duyar gibiyim. Gel soluklan canım. Canım istedi yazdım sanane la?
En önemli soru ise, neden? Neden aşık oluruz?
Nerden bileyim ben amk. Bunu çözseydim zaten bedavaya açtığım bu blogda yazmak yerine dest-i izdivaç ve Ömer Çelakıl'la şifreler karışımı ve aynı anda Arena ve Siyaset Meydanı karışımı bir program yapar paranın amına koyardım. Ama malesef çözemedim, çözen varsa link atsın RT edicem heheh.
Söz devam edicem bundan sonra yazmaya buraya, en azından kendime söz veriyorum.. İçimi dökmeye, yazmaya, kafa sikmeye devam edeceğime and içerim. Şimdilik bu kadar, bana müsaade efendim. Ve! okuyan herkese teşekkürü de borç bilirim. Buna çocuğu kırmayayım 1 2 dk göz atıp çıkayım diyenler de dahil! Hadi eyvallah :)
Kimisi için aşk varolmayandır, kimisi için varolan ama gelmeyecek olan.. Kimisi için tuttuğu takımdır, Beşiktaş'tır, siyah-beyazdır, kimisi için sarı kırmızı, kimisi için sarı lacivert.. Birisi için hayallerine olan bağlılığıdır aşk, bir başkası için ise düşünmekten bile utandığı anıları.. küçük bir kız çocuğunun babasına olan sevgisi iken, küçük bir erkek çocuğunun karşı apartmanda oturan, yirmili yaşlardaki genç kıza annesinden gizli her gün aynı saatte camdan bakmasıdır aşk.. ilkokulda sevdiği kıza kendi çapında silginin küçük kağıdına şiirler yazıp arkadaşları alay etmesin diye yırtmak, bazı liseliler için sokak arasında gizlice öpüşmek, üniversiteliler için evlenecek insanı bulmayı istemek, hayatı boyunca çalışanlar için kafasını yastığa her gece rahatça koymaktır aşk.. Yaratana olan sevgidir. anneye, babaya kardeşe duyulan sonsuz bağlılık ve güvendir..
Sen ne zaman aşkı bu kadar düşünür oldun yapraam diyenler de vardır eminim. Her insan o küçük beyni içinde her boş saniyesinde aşkı düşünüyordur, eminim. ''Aşk'' kelimesini bir kalıba sokmak çok yanlış aslında. Bu kelime yukarıda söylediğim gibi sadece insana hitap etmeyebilir, bir eşyaya, bir şarkıya, küçük bir toprak parçasına bile aşık olabilir insan. Şehire de aşık olabiliriz, yavru bir köpeğe de.
Hep birilerine, birşeylere anlam yüklemek isteriz. Kendimizi birşeye adamak ve aklımızda, kalbimizde onu önemli biryere koyma ihtiyacı hissederiz. Sadık olmak, bağlı olmak ihtiyacı duyarız. Çoğu zaman karşılık bile beklemeyiz. Belki de aşk bu yüzden duyguların en safı, en temizidir.. Düşünsene, birisi çıkacak sana çok büyük bir anlam yükleyecek, seni karşılıksız sevecek, hep seni düşünecek, adam sesini çıkarmayacak ya? Aa yok ebesinin amı yani olur mu öyle şey. Acun Ilıcalı misali ''Yok Artık'' diyesi geliyor insanın içinden. Ama doğru işte, doğru be güzelim.
Bunu okuyan her insan hayatının bir dönüm noktasında bir insanı hiç bir karşılık beklemeden sevmiştir eminim. En egoist insan olsa bile, kendinden ödün vererek sevmiştir. En duygusuz insan bile zamanında canı yandığı için duygusuz hale gelmiştir, o da sevmiştir yoksa. Ben de sevdim zamanında. Hatalarımı, acılarımı, duygularımı sevdim. Karşılık beklemeksizin insanları sevmek ne kadar canını yakarsa yaksın insanın, asla vazgeçemez hep aynı şeyi yapar. Sever. Aşık olur. Aşk ister. Aşk düşünür. Çünkü ne kadar hata yaparsa yapsın, ne kadar ümidi keserse kessin insanın her zaman beklediğidir aşk. Ve bazen belki de kavuştuğu o büyük şansıdır, meleğidir, kıymetlisidir..
Aşk diye bişey yok yeaaa diyen ergen kezban da, yaaa ne aşkı amk koyar geçerim polemiğe girmem ;)) diyen göz kırpınca laf soktuğunu sanan mal erkekte çok iyi bilirler ki aşk vardır, aşk olmalıdır. Bu söyledikleri sadece kendilerini bile değil, başkalarını kendilerinin aşkı umursamadığına inandırmak içindir. He tabi gel gör ki bu tip gevşekler de her zaman yanlış insanlara tutulup her insanı aynı kefeye koyarlar. Onlar da farkında tabii ki yaptıkları hatanın. Yaptıkları sadece inkar etmek.. Ve yaptıkları ''aşk'' kavramını sadece bir beden içerisine sıkıştırmak.. Aslında daha da büyük, daha da yüce bir duygudur bu.. Ne burda sabaha kadar yazsam da anlatabileceklerimden ibaret, ne de 320 GB lık bir harddiske sığacak kadar küçük.. Büyük bir şey işte, istediğin kadar anlatmaya çalış, boş kalır.. O zaman bunu neden yazdın gece gece deli mi sikti seni? diyenleri duyar gibiyim. Gel soluklan canım. Canım istedi yazdım sanane la?
En önemli soru ise, neden? Neden aşık oluruz?
Nerden bileyim ben amk. Bunu çözseydim zaten bedavaya açtığım bu blogda yazmak yerine dest-i izdivaç ve Ömer Çelakıl'la şifreler karışımı ve aynı anda Arena ve Siyaset Meydanı karışımı bir program yapar paranın amına koyardım. Ama malesef çözemedim, çözen varsa link atsın RT edicem heheh.
Söz devam edicem bundan sonra yazmaya buraya, en azından kendime söz veriyorum.. İçimi dökmeye, yazmaya, kafa sikmeye devam edeceğime and içerim. Şimdilik bu kadar, bana müsaade efendim. Ve! okuyan herkese teşekkürü de borç bilirim. Buna çocuğu kırmayayım 1 2 dk göz atıp çıkayım diyenler de dahil! Hadi eyvallah :)
17 Eylül 2011 Cumartesi
Kadınlar Ve Diğer İnsanlar Üzerine Vol: 1
Selam arkadaşlar, yine bir yazıyla karşınıza, nacizhane huzurlarınıza çıkmış bulunmaktayım. Şaka lan kafama göre yazıyorum işte. Bahsetmek istediğim konu başlıktan da anlaşılıyor sanırım. Ama burda ''nasıl hatun kaldırılır'' ya da ''kadınları çözmenin yatağa atmanın şöyle böyle yapmanın yolları'' falan gibi şeyler anlatmayacağım, asla da anlatamam ne haddime. Ne üstadlar çözememiş bunları, ben mi ''anladım lan mevzuyu'' diyeceğim. Saçma olur tabii ki. Amacım sadece ama sadece günlük hayatımda karşılaştığım kadınların anlayamadığım huyları, yaptıklarını sinir olduğumdan ve kendilerini ne kadar üst görmelerine rağmen aslında hiçbirimizin birbirimizden farkımızın olmadığını anlatmak. Ya da siktiret bütün bu yazdığımı, sadece içimi döküyorum anasını satayım.Çünkü doğrusunu söylemek gerekirse benim kafamda olan çok az insan var çevremde ( nasıl kafam olduğunu siz düşünün artık amk) ve o yüzden yazıya döküp rahatlamak ya da buradan en azından birkaç kişinin can sıkıntısına girip buraya yazdıklarımı okuyacağını düşünerek birşeyleri paylaşmak.Neyse, bu konuya girmeden önce biraz kendimden bahsedeyim ki kötü hiçbir niyetimin olmadığını anlayın.Şaka bir tarafa, uzun zamandır, yaklaşık iki aydır ciddi şekilde kendimle başbaşa kaldım ve çok şey düşündüm. Sonra kalktım, atomu parçalayamayacağımı öğrenmem pek geç olmadı ve geri oturdum heheh. Çok yalnız kaldığım için çevremi gözden geçirmem ve neler olup bittiğini görmem için çok zamanım vardı.. Öncelikle çevremdeki bayanlar, ya da ne bayanı ya kadın işte. Kadınların davranışları, sürekli erkekleri suçlamaları ve aynı anda ironik olarak ''hepiniz aynısınız yeaaaağğ'' diye sızlanıp kendilerine kol gibi geçiren orospuçocukları yüzünden her erkeği onlar gibi zannederler ve ciddi bir cinsiyet ayrımcılığına girerler. Şimdi okuyan bayan arkadaşlar olursa bunu eğer, baştan söylüyorum: Söylediklerim herkes için geçerli değil. Ben gördüğüm, arkadaşlarımın anlattığı ve çevremde olan tiplerden bahsediyorum. Zaten onların ''hepiniz aynısınız'' etiketinden nefret ederken aynı etiketi size yapıştırsam burda bu yazıyı yazmamın hiçbir anlamı kalmaz.
Gelelim vol:1 intorudction part of understanding a woman bölümüne.Bakmayın understanding dediğime, kralı gelse çözemez bunları baba. Şimdi bana ''lan pezevenk sen kimsin ki Hugh Heffner mısın ki kadınlar üzerine konuşuyorsun aq'' diyen dalyaraklarda çıkacağı için baştan söyleyeyim. Amacım bunların içini dışını anlatmak değil zaten bu yazıda, sadece içimi döküyorum. He bir de ben 5 kere aldatılmış bir erkeğim. Kusurum yok sadece çok çabuk bağlanır severim o kadar, bu yüzden de bu aralar kimseyle aşk meşk olayına girmiyorum durumum bu. Şimdi de ''5 kere aldatılmışsın ne bok yemeye konuşuyon'' derseniz eğer, konuşuyorum lan işte yazmak etmek parayla mı.
Konuya bir türlü giremedik, bok gireriz bu gidişle çok uzadı. Neyse abi geçen gün Hilal Cebeci'li, Ahmet Çakar'lı twitterımızda gezinirken atılan yaklaşık 10 tweette her bayanın sürekli erkeklere hakaret ettiğini bi de üstüne ''Kıvaaaağğnnççç insansa diğerleri neeyyy'' diye haykırdıkları sütyenlerini fırlattıkları yazılar gördüm. Ya tamam her türlü hakereti kaldırır eder de insan be ananın nikahı nedir bu kadar üste çıkma, erkekleri ezme, kendini üst görme egolarını tatmin etme çabası? Be gözüne vura vura kalem soktuğum ergeni sen ne boksun önce onu açıkla lan bize? he? Hee ses veremezsin böyle işte. Tamam güzel kardeşlerim her erkek özünde biraz öküz olabilir ama bunu tek bir kişi yüzünden bütün erkeklere maledemezsiniz. Hadi malettin diyelim, biz bir bayana tek birşey söylediğimiz zaman ''üff salakk ne anlarsın sen'' triplerine giriyorsunuz. Nedir bu kadar sizi özel kılan? Nedir sizi böyle insanları ezip kendinizi üstün görmeye iten? Bunları sadece erkeklere laf söyleyen erken karılarsınız diye ve kendime yediremeyip acı çektiğimden de değil, ciddi ciddi merak ettiğimden soruyorum. Çünkü zaman geçtikçe korkutuyor artık insanı, bir durup düşün lan iki dakika demeye itiyor adamı yaptıklarımız ve yaşadıklarımız. Herkes birbirinden hıncını almaya, sinirini çıkarmaya ve sadece egolarını tatmin etmeye devam edip kendilerini iyi hissetmeye insnaların özgüvenlerini yıkmaya çalışıyorlar. Ben bu yüzden intihar eden, intikam alan, hapis yatan insanlar gördüm. Ki gören tek kişi ben değilim her gün gazetelerde görüyoruz bunları ''kocasının penisini kesti komşunun kızına yedirdi'' gibi haberler.
Neyse şimdi az çok bu yazı dizimde - gazeteci triplerimi sikeyim- ne anlatmak istediğimi az çok kavramışsınızdır umarım.İlk seri için şimdilik yeterli ve anlaşılır görüyorum. Uzun yazıyorum çünkü içimi dökmeye çok ihtiyacım var, o yüzden özet geçemem oku amk.
Bu aralar çok boş zamanım olduğumdan (2 gün), sık sık yazacağım buraya.
Buradan eski sevgililerime, en azından benim ağzıma sıçanlara kocaman bir siktir çekmek istiyorum!
Seviyorum hepinizi. Ya da tanıdıkça seveceğim bebeğim.
Gelelim vol:1 intorudction part of understanding a woman bölümüne.Bakmayın understanding dediğime, kralı gelse çözemez bunları baba. Şimdi bana ''lan pezevenk sen kimsin ki Hugh Heffner mısın ki kadınlar üzerine konuşuyorsun aq'' diyen dalyaraklarda çıkacağı için baştan söyleyeyim. Amacım bunların içini dışını anlatmak değil zaten bu yazıda, sadece içimi döküyorum. He bir de ben 5 kere aldatılmış bir erkeğim. Kusurum yok sadece çok çabuk bağlanır severim o kadar, bu yüzden de bu aralar kimseyle aşk meşk olayına girmiyorum durumum bu. Şimdi de ''5 kere aldatılmışsın ne bok yemeye konuşuyon'' derseniz eğer, konuşuyorum lan işte yazmak etmek parayla mı.
Konuya bir türlü giremedik, bok gireriz bu gidişle çok uzadı. Neyse abi geçen gün Hilal Cebeci'li, Ahmet Çakar'lı twitterımızda gezinirken atılan yaklaşık 10 tweette her bayanın sürekli erkeklere hakaret ettiğini bi de üstüne ''Kıvaaaağğnnççç insansa diğerleri neeyyy'' diye haykırdıkları sütyenlerini fırlattıkları yazılar gördüm. Ya tamam her türlü hakereti kaldırır eder de insan be ananın nikahı nedir bu kadar üste çıkma, erkekleri ezme, kendini üst görme egolarını tatmin etme çabası? Be gözüne vura vura kalem soktuğum ergeni sen ne boksun önce onu açıkla lan bize? he? Hee ses veremezsin böyle işte. Tamam güzel kardeşlerim her erkek özünde biraz öküz olabilir ama bunu tek bir kişi yüzünden bütün erkeklere maledemezsiniz. Hadi malettin diyelim, biz bir bayana tek birşey söylediğimiz zaman ''üff salakk ne anlarsın sen'' triplerine giriyorsunuz. Nedir bu kadar sizi özel kılan? Nedir sizi böyle insanları ezip kendinizi üstün görmeye iten? Bunları sadece erkeklere laf söyleyen erken karılarsınız diye ve kendime yediremeyip acı çektiğimden de değil, ciddi ciddi merak ettiğimden soruyorum. Çünkü zaman geçtikçe korkutuyor artık insanı, bir durup düşün lan iki dakika demeye itiyor adamı yaptıklarımız ve yaşadıklarımız. Herkes birbirinden hıncını almaya, sinirini çıkarmaya ve sadece egolarını tatmin etmeye devam edip kendilerini iyi hissetmeye insnaların özgüvenlerini yıkmaya çalışıyorlar. Ben bu yüzden intihar eden, intikam alan, hapis yatan insanlar gördüm. Ki gören tek kişi ben değilim her gün gazetelerde görüyoruz bunları ''kocasının penisini kesti komşunun kızına yedirdi'' gibi haberler.
Neyse şimdi az çok bu yazı dizimde - gazeteci triplerimi sikeyim- ne anlatmak istediğimi az çok kavramışsınızdır umarım.İlk seri için şimdilik yeterli ve anlaşılır görüyorum. Uzun yazıyorum çünkü içimi dökmeye çok ihtiyacım var, o yüzden özet geçemem oku amk.
Bu aralar çok boş zamanım olduğumdan (2 gün), sık sık yazacağım buraya.
Buradan eski sevgililerime, en azından benim ağzıma sıçanlara kocaman bir siktir çekmek istiyorum!
Seviyorum hepinizi. Ya da tanıdıkça seveceğim bebeğim.
16 Eylül 2011 Cuma
Metrobüs
Ertem Şener'in sözlerinin fenomen olduğu, Hilal Cebeci'nin twitter mevzularının artık olağan olduğu ve Erol Köse'nin burs verdiği şu günlerde herşey durgun görünüyor gözüme. Metrobüs te öyleydi ta ki bugün Edirnekapı'da metrobüs bekleyene kadar. Ulan o nasıl bir kalabalıktır? Nuri bakkal çocuklara balon diye bedava prezervatif dağıtıyor sanki. Kama düzeni halinde yürüyen, birbirlerini itip öne geçmeye çalışanlar. En dikkatimi çeken de metrobüs geldiği anda herkesin hareketlenmesi ve birbirlerini itip içerdekiler dışarı çıkamadan zombi misali ''öööhhğğğğeeeööö'' sesleriyle içeri dalmaları. Zaten günün yorgunluğu sıcağı üstümüzde, e bir de küçükken tuza yatırılması gereken ama malesef onun yerine lağama batırılan ve duştan bihaber insanlar da olunca aramızda iyice çekilmez hal oluyor. Yahu güzel kardeşim, insan içine çıkıyorsun biraz dikkat et lan.İşin en enteresan tarafı ise insan halk arasında gözüne sahip olamıyor. nereye baksan dikkat çekiyormuş gibi hissediyorsun en azından ben öyl ehissediyorum.Camdan dışarı bakıyorum (ki bakacak başka yer yok zaten) ama akşam olduğundan o camdaki yansımadan sana bakan gözler görüyorsun ya, işte o an bi inat sarıyor içini.Hadi bakalım göster bütün gücünü diyerekten gözler birleşir ilk önce kim pes edecek diye inat edilir.Şimdii gözlerini kaçırsan bir dert kaçırmayı dik dik bakmaya devam et sen ayrı bir dert.Ve genelde bu mevzu iki erkek arasında olur, bayanla erkek arasında zaten olmaz pek. İnat falan derken gözünü ayırdığında hem ''hassiktir yaa'' dersin hem de başka rakipler ararsın kendine. Matruşka bebekleri gibi iç içe sığmaya çalıştığımız metrobüste bu olayın yaşanması kaçınılmaz ama bu yine mesele değil asıl mevzu o kadar kalabalıkta sağındaki solundaki göt kadar alanda sevgilileriyle tek vücut olmuş çiftler. Tamam kardeşim anladık kızı korumak istiyorsun falan da nedir bu her erkeğe potansiyel sapık gözüyle bakıp kızı rehin alıyormuş gibi boynundan sarmanın anlamı? Madem koruyacaksın hatunu kendini tehlikeye at yiyorsa sen götünü dön kardeşim, ne triplere giriyorsun.Zaten orda bütün millet kendi canlarının derdinde senin sevgilinin kocagötünü düşünmüyorlar emin ol.Hadi diyelim bu tipler de yok, telefonda bağıra bağıra konuşanlar tayfası var. Ben bir tane abla gördüm telefonda bildiğin para karşılığı kadın ayarlıyordu yemin ederim. Yani hangi normal yaşlı bir teyze telefonda sessiz sessiz ''tamam bebeğim sen parayı hallet ben onu getiricem, kaç saat kalacağını önceden söylemen lazım ama bana ona göre başka kız getirticem yerine'' diye birşey duyduğunuzu ve içerdeki herkesin bir anda o ablaya döndüğünü düşünün. İşte risk budur heheh. Neyse çok cıvıdım, anlatmak istediğim herkesin acelesi, telaşı, biryere gitme isteği var.Ne kadar acelemiz telaşımız olursa olsun insanlara hayvanmış gibi davranmayalım abi zaten aynı yerde inecez stres yapmaya gerek yok.İnsanlar öyle bir hale geldi ki patlayacak yer arıyorlar birbirlerine, bu kadar mı tahammülümüz kalmadı? Biraz güleryüz iyidir iyi. Gülemiyorsan bile biraz saygı göster (yazar burada sosyal mesaj vermeyi tercih etmiştir fakat pek te becerememiştir)
İlk yazıma göre fena değilim lan. He bir de, sıkılmadan okuyan varsa helal olsun, bir dahaki yazımda görüşmek üzere (bunu hep demek istemişimdir).
İlk yazıma göre fena değilim lan. He bir de, sıkılmadan okuyan varsa helal olsun, bir dahaki yazımda görüşmek üzere (bunu hep demek istemişimdir).
Test deneme birikibiriki
Uzun süredir açmayı planlıyordum anca kısmet oldu. Ara sıra canım sıkıldıkça kendimi boğulmuş hissettiğimde karalıyacağım buraya. uzun lafın kısası sıçtınız, çünkü benim çok fazla sıkılır.He bir de, bu blogu açmamın sebebi karıya kıza ''bakk ben yazarımm yeaa'' ayağı yapmak değildir tamamen can sıkıntısı, yazmak sinir olduğum konuları dile getirmek ve de arada aynştaynlık yapmak :) Herneyse hayırlı olsun bakalım, kısa süre içinde birşeyler yazarım, belki yazmam belli olmaz. Hadi dağılalım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)